Geçen hafta CHP'nin 7'nci Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "cumhurbaşkanına hakaret" suçlamasıyla yargılandığı davada ifade vermeye gitti. Gerçi Cumhurbaşkanı Erdoğan davasından vazgeçmişti ama Kılıçdaroğlu'nun derdi sadece ifade vermek değildi, o davayı CHP içi siyasi bir meydan okumaya çevirmekti. Bunu da başardı... Hem siyasi gerilimi sertleştiren bir savunma yaptı hem de kendisini genel başkanlık koltuğundan eden İmamoğlu-Özel ikilisine, "Vefasızlık yaparak o koltuklarda rahat oturamazsınız" mesajı verdi.
Gerçekten de "Safları sıklaştırın" çağrısı karşılık bulmuş ve 10 bini aşkın insan Ankara Adliyesi'nde buluşmuştu. Bu ilginç bir siyasi tabloydu... Kaybettiği kurultaydan bir yıl sonra parti tabanını harekete geçirmesi siyasi bir güç gösterisiydi. Mesela rahmetli Deniz Baykal'ın böyle bir şansı yoktu.
YUHALANAN SİYASETÇİLER
Kılıçdaroğlu öyle bir oyun kurdu ki, başta CHP Genel Başkanı Özgür Özel olmak üzere kendisine "ihanet" etmekle suçladığı birçok siyasi aktör de o toplantıya katılmak mecburiyetinde kaldı. Hem de yuhalanma pahasına...
Kalabalık kitle, partinin grup başkanvekili Gökhan Günaydın'ı, "Zoom'cu, utanmadan burada ne işin var?" diye, Sezgin Tanrıkulu'nu yuhalayarak vefasızlıkla, Zeynel Emre'yi ise "düşkün olmakla" suçluyordu.
Bu tablo, açıkça moral üstünlüğün Kılıçdaroğlu ile ekibine geçtiğini ve kurultay işaretinin verildiğini gösterdi. Toplantıya katılan "Kemalci" bir CHP'linin söyledikleri de bunu doğruladı:
"Artık cin şişeden çıktı ve imza süreci başlar. Bunun sonunda kurultay olur mu bilemem ama bu toplantının bindirme kıtalarla yapılmadığını, Esenyurt'ta DEM'in de desteğiyle 4 bin insanı zar zor toplayanlar da gördü. Eğer duruşmaya katılan büyükşehir belediye başkanları dik durursa bu iş biter ve ahde vefasızlar kaybeder."
Kılıçdaroğlu'nun adliye çıkarması, CHP içi iktidar savaşını hem erkene çekti hem de safları netleştirdi. En önemlisi de muhalif CHP'lilerin deyimiyle toplantı, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'i "etkisiz eleman" pozisyonuna düşürdü.
Bu sonuca yol açan en önemli aktörlerden biri de CHP'nin cumhurbaşkanı adayları arasında ilk sırada yer alan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş'tı. Yavaş'ın duruşma salonuna gelmesi Kılıçdaroğlu'nun elini güçlendirdi. Tabii buna Vahap Seçer'i, Zeydan Karalar'ı, Özlem Çerçioğlu'nu ve Ahmet Akın'ı da eklemek gerekiyor. CHP'lilere toplantıya Afyonkarahisar Belediye Başkanı Burcu Köksal'ın neden katılmadığını da sordum. Cevapları kısaydı: "O zaten Kemal Bey'le birlikte..."
Görünen o ki, CHP Meclis Grubu'nda da etkili olan Kılıçdaroğlu yeniden CHP genel başkanı olmak için her yolu deneyecek. Biliyorsunuz, CHP'de cumhurbaşkanı adayını belirlemede tek yetkili organ CHP Meclis Grubu. Kurultay sürecinin başlaması için geriye bir tek delegelerin imzası kalıyor. Peki delegeler kurultay için imza verir mi?
Zor görünse de imkânsız değil. Kılıçdaroğlu'nu destekleyen en az 450 delegeden söz ediliyor.
'KAZANAN DELEGE OLUR'
Buna CHP'de delegelerin gidişatı sorgulama ve "daha çok değer görme" ihtimallerini de ekleyen tecrübeli bir CHP'li şöyle devam ediyor: "Olası bir kurultayda, Kılıçdaroğlu mu, Özel mi ya da İmamoğlu mu kazanır bilemem ama delegelerin kazanacağından eminim... Herkes onların kapısını çalacak. Şimdiden 'Bizi de ateşleyin...' diyen delegelerin sayısı hiç az değil."
Bu tablo çok net biçimde artık CHP'deki iç kavganın Kılıçdaroğlu ile İmamoğlu arasında geçeceğini gösteriyor. Bu da tıpkı iktidarla olduğu gibi "müzakere"yle değil, mücadeleyle hem de çok sert geçecek.